ÜÇ BEŞ DAMLA KAN, ÜÇ BEŞ DAMLA SU

İnsan üç beş damla kan 
İrmak üç beş damla su
Bir hayata çattı ki hayata kurmuş pusu
Geldi ölümlü yalan gitti ölümsüz gerçek 
Siz hayat süren leşler 
Sizi kim diriltecek  

​Yaşam dediğimiz şey sadece iki kelime; hayat ve ölüm. "Nasıl yaşarsan öyle ölür, nasıl ölürsen öyle diriltilir, öyle haşrolursun.” Ölümü istememeli ama dünyaya da fazla tamah etmemeli.

İnsan, en güzel bir şekilde yaratılan eşref-i mahluk. "Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen, Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen" (Şeyh Galip,)  Dışındaki aklı peygamber, içindeki peygamber; aklı. Eğer ilim, kalem ve kelam erbabı olursa, umulur ki, zübde-i aleme (alemin özüne) beş duyu olur. Zira kâinatın gözbebeği olan insan oğlusun.


"Söz sahibini tarif eder.” Onun için insan zarif ve nezaket sahibi olmalıdır. Elbette becerebiliyorsa şairane söylemleri, belki de düşündüren cümleleri olmalıdır.
 Sonra onun bu mahiyete sahip bir de dost meclisi, can dostları olmalıdır. Bu can dostlar zaman zaman meşk için; bazen edebiyat sofrasında, bazen muhabbet sofrasında, bazen kutlu mazi sohbetlerinde buluşarak insicamlı mozaikler meydana getirmelidirler. Bu mozaik parçalarına medeniyetimizin izleri olarak bakmamızda ne sakınca olabilir.

Hayatımızın mükafatının cennet olabilmesi için Allah'ı razı etmek, onun kullarının mutluluğuna çalışmak aslında çok da zor olmasa gerek. Vatana hizmet, bayrağa saygı, olumlu iz bırakan geçmişlerimize şükran duymak da bu fasıla dâhildir.

 Ömrün ne kadarı değil, nasıl geçtiği önemlidir her halde. Güzel ve faydalı işler, estetik konuşmalar ve davranışlarla Allah için olan dostluklar da güzel mükâfatların davetçileridir.

*YAZILARIN TÜM SORUMLULUĞU YAZARLARA AİTTİR

Yazarın Diğer Yazıları