İSLAMLA TANIŞANLAR
Ey Müslüman
Biz Anneden ve Babadan müslümanlığı mîras olarak aldık, kimimiz bu mîrasın hakkını verdik, kimimiz de çarçur edip isrâf ettik.
Keşke Kur'ânı azîmuşşanın oku emrini, oku âyetini daha iyi anlayabilsek.
Oku Enerjisi, oku ayeti
Düşünenlere, tefekkür edenlere, tefekkürlerini kandil yapıp, karanlıkları aydınlık edebilenlere bir başka bereket katar
Oku anahtarı, oku kapısı
Bâtılı söndürüp, hakkı ve hakîkati giyinebilenlere, görünür ve görünmez enerjiler katar
Oku diye inen o hikmetli âyet
Ümmeti Muhammede aşk katar, sevgi katar, muhabbet katar, ölçü katar, denge katar.
Hasılı Oku emri insana hem kendini, hem de kendindeki sırrı aralar.
O sırki, Ol emri ile yaratılan insanı tâ başlangıcına kadar götürür.
Şimdi hep berâber yazımızın başlığına doğru ilerleyelim, ilerledikçe de kendimizi hoş enerjili ruhlarla yenilyelim.
Pariste islama giren insanlara, islama giren müslümanlara şâhit olduk, üstelik birer hafta arayla
Birincisini önce anlatayım, Cuma namazı için iş yerime yakîn olan Arap kardeşlerin organize ettiği Camiye gittik, Cumâ namazını farklı milletlerden, farklı renklerden, farklı dillerden insanlarla, farklı bir ruh haliyle saflar halinde bir araya gelip giyâma durduk.
Bu farklılıklarımızın bereket olduğu şuuru ile, Cumâ namazını kılıp o yüce atmosferi yaşayabildik elhamdülillâh.
İmam efendi Cuma namazindan sonra dedi ki, İslama seçen bir Fransız, kelime şehâdet getirecek, sizler de bu şahâdete şahidlik edermisiniz dedi.
Biz de bu kutlu tercihe, bu kutlu şahadete şâhitlik edelim istedik
Biz de o Fransız la beraber, kelimei şahadet getirdik elhamdülillâh.
Hocamız kısaca dinimizi tekrar hatırlattı, kelimei şâhadetin derinliğini beyân edip, ana temellerin oturmasına daha fazla katkı sundu.
Biz de bu değerli tercih ehlini tanımak istedik, insanların dağılmasını bekledik kendisi ile tanışabilelim diye
Ortalık sâkinleyince de yanına vardık ve yeni adını aldığı Süleyman ismiyle kendisine Selamun Aleyküm Süleyman kardeşim dedik, o da Aleyküm Selâm dedi.
Kendisine vaktiniz var ise size kitap hediye etmek istiyorum dedim, üstelik bu kitaplar, Fransızca ya kendi tercüme ettiğimiz eserler olan "Allâhı merâk ediyorum, Peygamgerimiz Muhammedi merâk ediyorum, Kurânı merak ediyorum, Cenneti merâk ediyorum kitap serisidir
Size aynı zaman da bir de Türk kahvesi ikram etmek istiyorum dedim
O da patronuma, iş arkadaşıma bir sorayım, vaktimiz varmı bir bakayım dedi
Hakîkaten Caminin önündeki bir arap kardeşimiz ile konuştu
Sonra bende davetimi kendisine yâni iş arkadaşına da sundum
Sağ olsun bizi kırmadılar dâvetimize icâb ettiler.
Camiye yürüme masâfesindeki iş yerimize geçtik, önce kahveleri hazırlayıp ikrâm ettik, daha sonra samîmi bir sohbete başladık.
Süleymanın eşi arapmış, lâkin yıllarca islâma girmemiş, hali vakti yerinde olan Süleyman bey kardeşimizin kendi şirketi de varmış, bu şirkette işlerini yapar, gündelik hayatını yaşamaya gayret edermiş.
Yuvasında üç fidanı, üç evlâdı olmuş, bunlar bir gün ailecek seyehate çıkmışlar, lâkin bu seyâhatin neticesi, bu seyehâtin sonu pek acı olacakmış, evet evet hakîkaten pek acı da olmuş.
Bu seyehât esnâsında elîm bir kazâ yaparlar, mâlesef bu kazâ da Süleyman kardeşimiz, Eşini ve iki çoğunu kaybeder, kendisi de altı ay komada kalır.
Hayatında karanlıklar acılar elemler ve ızdıraplar başlar
Daha sonra bedeni düzelse de ruhu iyi değidir Süleymanın bu ruh hali arayışları, bu ruh hâli tefekkür nîmetlerini de berâberinde getirir. Süleymanın bu tefekkürleri Kurân'a yaklaşmaya, İslamı anlamaya vesîle olur.
Bu yaşadıklarımdan sonra artık Kur'ân-a, Hazreti Muhammed'e yaklaşmalım, âlemlerin Sanatkârı olan Allâhı daha iyi tanımalıyım der ve müslüman olmaya karar verir.
Biz de bu kararını tebrik ediyor, hediye edeceğimiz Fransızca dîni kitapları kendilerine taktîm ediyoruz
Süleyman kardeş ile telefon numaralarımızı bir birimize taktim ediyor ve kendilerini çalıştığımız müesseseden uğurluyoruz.
Yaklaşık bir hafta sonra Paris'in kenar mahallelerine sevise çıktım, ikinci adrese uğradım, üçüncü adresdeki randevu için ise yaklaşık bir birbuçuk saate yakın boş zamanım vardı, boş boş bir yer de bekleyecektim.
O an aklıma zâmânı değerlendirmek geldi saatime baktım namaz vakti, en yakındaki câminin adresini buldum, hem de çôk yakınım da, 800 metre kadar yakınım da olan bir câmîye yöneldim. Bahçeli bir evi iki katlı bir camî yapmışlar,nbsp; şirin içi ısıtan bir atmosferi var idi.
Öğlen namazını cemeatle kılmak nâsib oldu elhadülillâh...
Hoca efendi yaşlı arap kökenli bir imamdı Namazdan sonra cemeatten biri, yüzü ihlas ve îman yüklü olan bir kardeşimiz dediki, 28 yaşındaki Afrika kökenli bir kardeşimiz kelimei şahâdet getirecek ve müslüman olacak dedi.
Bunu duyunca çôk mutlu oldum.
Şu âlem de hâlâ hakîkatleri, hâlâ gerçekleri arayanlar var, hâlâ içlerindeki boşlukların sâhibini arayanlar vâr elhamdülillâh dedim.
Önce her iki kişi tarfından da, yâni hem imam tarafından hem de o o hoş yüzlü kardeşimiz tarafından islâm tekrâr anlatıldı
Kelimei şâhadetin fransızca açılımını tekrâr dile getirdiler.
Özgür kendi isteği ve araştırmasının netîcesin de mi islâma girmek istediğini sordular. Tabi ki kimsenin zorlaması ile değil, bilakis kendi araştırması ve beğenisi ile İslâmı seçmek istediğini ve bu ruh ile islâmı kabul ettiğini dile getirdi.
İmam efendi dedi ki, " Biz müslümanlar, Hazreti Âdemden Hazreti Muhammede kadar gelen bütün peygamberleri kabul ederiz. Onları çôk severiz dedi.
O esnâ da ben de içerimden sesizce dedim ki, biz müslümanlar, ehli kitabın peygamberlerini hakîkaten çôk seviyoruz.
Sevgimizin en önemli kanıtı ise onların isimlerini kendi evlatlarımıza veriyoruz
İsâ gibi, Mûsâ gibi, Davût gibi, İshâk gibi, Yahyâ gibi, İdris gibi, Adem gibi isimleri, hep evlatlarımızın adı olarak koyuyoruz.
İmam efendi yeni afrikalı müslümana, Dünkü hataların ve günahların Âllâhın merhametiyle inşaallâh silindi dedi.
Sen artık Müslüman oldun, haramlardan uzâk duracâk, temiz olacak ve temiz bakacaksın, yeni açılan hesâb defterine hep iyiliklerini, ibâdetlerini, duâlarını yazdıracaksın inşaallâh dedi.
Unutmâ dedi imam efendi, sağında hayırları yazan bir melek, solunda günahları yazan bir melek vâr dedi.
Hangi fiili, hangi terchi yaparsan, o melekler o tercihleri, o fiilleri göremediğimiz o sırlı deftere yazarlar.
aslında o defter, kendi ellerimizle yazdığımız bir roman, bir eserdir. Gün gelecek bu eser, âhiret sahnesinde gösterime sunulacaktır dedi
İmam efendi daha sonra Îmânın 6 şartından bahsetti ve önemini arz etti. Biz de kendisine Fransızcaya tercüme ettiğimiz dini eserleri hediye etmek istediğimizi söyledik, kendileri de çôk memnun olabileceklerini dile getirdiler. Biz de kendilerine telefon numsramızı ve adresimizi verdik. Biz de bir an önce randevumuza ulaşmak için, câmiden onlarlardan önce ayrıldık. Ey cân Nice canlar hakîkât Hakîkat der, nice canlar gerçek Gerçek der, kimi canlar da huzur Huzur der ve özüne dönmeye çalışır. Ey müslüman ehli, hakîkaten biz müslümanlığımızın ehlimiyiz. Biz İslâm mîrasına hakkıyla sâhip çıkabiliyor muyuz?
İmânımız ve ihlasımız, dilden kalbe sirâyet edebiliyor mu?
"Ey îmân edenler îmân ediniz" enerjisine muhâtap olabildik mi?"
Unutmayalım ki bu yolda, muhâtap alabildiğimiz kadar muhatap alınırız.
Ey cânlar Ne mutlu hakka ve hakîkata muhâtab olabilenlere.
Ey îman ehilleri, aşkımız, sevgimiz, muhabbetimiz, sadâkatimiz, dengemiz dâim olsun, olsunki yansımalırı da hep huzûr ve bereket olsun.
*YAZILARIN TÜM SORUMLULUĞU YAZARLARA AİTTİR
*YAZILARIN TÜM SORUMLULUĞU YAZARLARA AİTTİR
Yazarın Diğer Yazıları