DEMİRİ PAS, İNSANI YÖNETİLEMEYEN STRES BİTİRİR…

Bu yazımızda özellikle insanın ayrılmaz bir parçası olan stres konusuna kısaca değinecek, okul ortamlarındaki stres nedenleri ve neler yapılabileceği üzerine düşüncelerimizi paylaşacağız.

Hız ve haz çağında yaşanan değişimler toplumun her kesiminde etkilemekte ve uygun tepkiler verilmediğinde beraberinde ruhsal sorunlara yol açabilmektedir.

Günümüzde stres sadece insanın değil, toplumun da ayrılmaz bir parçası olmuştur. Hastalıkların temelinde stres, ruhsal gerilimler ve psikolojik çöküntüler var olduğu konunun uzmanlarınca dile getirilmektedir.

Değişime Uyum sağlama, planlı olma, istikrarlı ve doğal hayat tarzıyla birlikte pozitif düşünme becerisine sahip ve maneviyatın önemine inanan kişilerde oluşan tepkiler sağlıklı olabileceği gibi, tersi durumlarında kişiden kişiye farklı dozlarda görülebileceğini de hesaba katmak gerekir.

İstenmeyen, stres oluşturan durumlar karşısında'' Umut edebilme ve inanç duygusu'' pozitif yönde etkili olacaktır.

İnancın olmadığı yerde umuttan söz etmekte pek mantıklı olmayacaktır.

İnancın ve umudun kaybolduğu kişilerde de benlik algılarında yıpranma, iradenin felce uğraması ve insanın negatif duygulara kapılması gibi istenmeyen durumlar ortaya çıkacaktır.

1976 yılında Selye tarafından fareler üzerinde yapılan deneye dikkat çekmek açıklayıcı olacaktır.

Bu deneyde sürekli strese maruz kalındığında, vücudun stresle başa çıkmak için gösterdiği çaba sonucunda, iç organlar zarar görmekte ve hayvanlar ölmektedirler. Selye, bu durumu hayvanların "Genel Adaptasyon Sendromu" denen bir çembere girmeleri olarak tanımlamıştır. Bu durum insanlar için de geçerlidir. Selye, bu sendromu üç aşamaya ayırmıştır.

Birinci aşamaya "alarm tepkisi" adını vermiştir. Bu aşamada organizma yüksek canlılık ve duygusallıkla beraber oluşan fizyolojik tepkiler vermektedir. Bunlar adrenalin salgılanması, kan basıncının yükselmesi ve kalp atışlarının artmasıdır. Daha sonra kaslar gerilir ve mideye hidrokiorik asit salgılanır.

İkinci aşama "direnme aşaması" dır ve bu aşamada bu fizyolojik semptomlar azalır fakat vücut hala stres kaynağıyla başa çıkmak için büyük miktarda enerji harcamaya devam etmektedir; vücudun direnci yavaşça tükenmeye başlar ve direnç azalır.

İkinci bir stres kaynağı ortaya çıkarsa organizma üçüncü basamağa gidebilir. Bu basamağı Selye "tükenme basamağı" olarak adlandırılmaktadır. Bu basamak ölümle sonuçlanabilir.

Prof. Dr. Nevzat TARHAN'ın Mutluluk Psikolojisi adlı eserinde dile getirdiği şu ifade oldukça dikkat çekici. Stres konusunda en geniş fizyolojik araştırmaları olan Hans Selye'nin stres hakkında şu tezin onu haklı çıkarıyor desek yanılmayız:

"Bugün yaygın hastalıkların çoğunun mikropların, virüslerin zararlı maddelerin veya her türlü dış etkenlerin yarattığı aksaklıklardan çok strese uyum gösterme eksikliğinden kaynaklandığını görüyoruz”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan'ın "Hastalığın iyileşmesinde, hastalığa verilen duygusal ve zihinsel tepki ilaçtan daha önemlidir” ifadesi de bu konuda reçete olarak görülebilir.

Kadim kültürümüzde özellikle Osmanlı'da Strese karşı çözüm reçetesini de sunmak faydalı olacaktır.

1- Er-rızku Alallah:Rızkı veren Allah'tır, O'ndan başkasının önünde eğilme.

2- Tevekkeltü Al'allah:Vâzifeni icrâ et, Rabbine tevekkül et.

3- Ya Nasip:Nasibinde ne varsa, vakti geldiğinde seni bulur, olana şükret.

4- Ya Sabır:Vaktinden evvel çiçek açmaz, sabret.

5- Bu da Geçer Ya Hu:Sana verilenle ittibâ et, her şey gelip geçicidir. Bâkî (ebedî) olana razı ol.

Gelelim Okul Ortamlarında yaşanan stres konularına ve önerilere.

Stresli olarak görülen mesleklerden biride öğretmenliktir. Çalışılan Ortamın algılanış biçimi, eğitim paydaşların beklentilerinin baskısı ve her geçen gün beklenti düzeyindeki artışlar konusunda farkındalık bilincinin yeterli olması öğretmenin kendi stres düzeyini daha etkili şekilde kontrol etmesine yardımcı olacaktır.

Okul Ortamında Stres Nedenleri

1-İş Yeri Koşulları-İş Yükünün Fazlalığı-Beklenti Düzeyinin Yüksekliği.

2-Personel Arası İlişkiler-İletişim Problemleri

3-Okul Yönetiminin Tutum ve Davranışları

4-Çatışma Çözme Beceri Eksiklikleri

5-Mevcut akademik öğrenci başarısına yönelik farklı beklentiler ve algılar

6- Veli-Öğrenci-Okul Yönetimi-Çalışan Beklentilerindeki Görülen Tutarsızlıklar

7- Öğrencilerde Gözlenen Düzensiz Yaşam Kültürü-Kurtarıcı Öğretmen Beklentisi

8-Ekonomik Nedenler

9-Gelecek Güvencesi

10-İstişare kültüründen uzaklaşmak-Doğru Olan İşi Yapmak Yerine, Verilen İşin Doğru Olarak Yapılmasının İstenmesi. (Verilen iş Doğru Olmasa da)

Neler Yapılabilir?

1-Çalışanların beklentilerinin dikkate alınması, sorunların açık yüreklilikle kabulü .

2- Amaçlanan sonuçlar-Kurallar-ilkeler-hedefler-politikalar tüm paydaşlarca bilinmeli.

3-Mevcut durumdan ders çıkarma, hep iyiye güzele gitmek için akılcı kararlar alma.

4-Sonuçlar ne kadar kötü olursa olsun bir çıkar yolun olduğu bilinçle hareket edilmesi.

5-Anlık değerlendirmelerden uzak durulması. Süreç odaklı değerlendirmeler yapılması.

6-‘'Her öğrencinin başarılı olacağı bir alan mutlaka vardır'' düşüncesinden hareketle başarı kriterlerinin belirlenmesi. İşimizin eğitim olduğu bilincinden hareketle, sadece sınav girip yüksek puanlar alan, istediği nitelikli liseyi yada fakülteyi kazan öğrenci değil, Nitelikli insan yetiştirilmesinin de gerektiğinin okul paydaşlarınca bilinmesinin sağlanması, bu konuda çalışmaların yapılması.

7- Çatışma Çözme Becerileri-Stres Yönetimi, Öfke ve Şiddet Kontrolü Konularında rehberliklerin yapılması.

8-Sorumluluk bilincinin ve erdeminin herkes tarafından kabul edilmesi, suçlu arama psikolojisine girilmemesi.

9-Çalışanın kendini yenileyebileceği, dinlenebileceği, kendini bulacağı, mesleğini seveceği ortamlar oluşturulması.

10-Ödül-Disiplin uygulamalarında her zaman faydayı gözetecek şekilde hareket edilmesi.

Yazımızı Mevlana Celalettin Rumi'nin işaretiyle bitirelim:

Her günün hâli, dünkü günün hâline benzemez. Hâller, ırmak gibi akar gider. Onu bağlayacak, akışını durduracak hiçbir şey yoktur. Her günün sevinci, bir başka çeşittir. Her günün düşüncesinin başka bir tesiri vardır. Ey genç, şu beden bir misafirhanedir. Her sabah o eve koşa koşa yeni bir misafir (dert, düşünce) gelir. Sakın, "Bu misafir bana yük olur, kalır” deme. Biraz kalır, sonra yine geldiği gibi gider, yokluğa karışır. O görünmeyen cihandan, gayb âleminden gönlüne gelirse, onu bir misafir say, onu hoş tut, güler yüzle karşıla.

*YAZILARIN TÜM SORUMLULUĞU YAZARLARA AİTTİR

*YAZILARIN TÜM SORUMLULUĞU YAZARLARA AİTTİR

Yazarın Diğer Yazıları