Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Anavatanımızın ayrılmaz bir parçası olan Mavi Vatan'ımıza sahip çıkma noktasında en küçük bir geri adım atmayacağız." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Anavatanımızın ayrılmaz bir parçası olan Mavi Vatan'ımıza sahip çıkma noktasında en küçük bir geri adım atmayacağız." dedi.
Partide değişim süreci
Ne kadar sancılı olursa olsun her meseleyi kendi arasında konuşan, kendi içinde özgürce tartışan, müzakere eden bir hareket olduklarını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"31 Mart seçimleri sonrasında da aynısını yapıyoruz. Milletin sandıkta verdiği mesajlara kulaklarımızı tıkamıyor, sandıkta tecelli eden iradenin rehberliğinde iç bünyemizde gerekli adımları atıyoruz. Kolaya ve kolaycılığa kaçmadan, toptancı bir anlayışa tevessül etmeden, bakılmadık hiçbir nokta bırakmadan bu süreci titizlikle yürütüyoruz. Her şeyin farkındayız. Selden kütük kapma telaşında olanları da çok iyi görüyoruz. Allah'ın izniyle bunlara, aradıkları fırsatı vermedik, vermeyeceğiz. Ne fitne kazanına odun taşıyanların oyununa geleceğiz ne de hiçbir şey olmamış gibi yolumuza devam edeceğiz. Kardeşlik hukukumuza ve dava arkadaşlığımıza uygun şekilde partimiz bünyesinde farklı seviyelerde bayrak değişimini gerçekleştiriyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yorulan, yıpranan veya çeşitli nedenlerle görevden affını talep eden bazı arkadaşlarının yerine geçen ay yenilerini görevlendirdiklerini belirterek, görevi devreden il ve ilçe başkanlarına davalarına yaptıkları üstün hizmetler dolayısıyla teşekkür etti.
Millete hizmet davasının ateşten gömleğini giyen arkadaşlarına üstlendikleri ağır sorumlulukta Allah'tan başarılar dileyen Erdoğan, "Ne diyor Yunus Emre, 'biz sevdik, aşık olduk, sevildik, maşuk olduk. Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası.' Evet, biz de her gün, her dem yeniden doğarak, kendimizi yenileyerek, millete aşkımızı, sevdamızı, muhabbetimizi her daim büyüterek bu yolda azim ve kararlılıkla yürüyoruz." ifadelerini kullandı.
"Aslolan 85 milyonun umudu olmayı sürdürebilmektir"
Her işte hayır olduğuna inanan, bu ilahi müjdeye tüm kalbiyle iman eden bir kadro olduklarına dikkati çeken Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İlk etapta bize şer gibi görünen nice hadisenin, daha sonra hayra tebdil olduğunu bizzat yaşayarak gördük. Bu sürecin de partimiz ve hareketimiz için yeni kapıların açılmasına vesile olacağından asla şüphe duymuyoruz. Siyasetin dalgalı denizinde gelgitler olabilir. Bunların tamamı geçicidir, dönemseldir. Aslolan milletle gönül bağını muhafaza etmektir. Aslolan milletin gönül tahtından aşağıya düşmemektir. Aslolan 85 milyonun umudu olmayı sürdürebilmektir.
Biz milletimizle irtibatımızı koruduğumuz ve güçlendirdiğimiz müddetçe; o bunu yapmış, o bunu demiş, onun arkasında şunlar varmış, bunların hiçbiri bizi yolumuzdan alıkoyamaz. AK Parti olarak, AK Partili kadrolar olarak yapmamız gereken bellidir. Daha fazla gönül kazanacağız, daha fazla insanımıza ulaşacağız, milletin sofrasına daha fazla oturacağız. Sokakta, pazarda, çarşıda, kahvede, iyi ve kötü gününde vatandaşımızın her zaman yanında olacağız. Milletin dertlerine derman olmak, sorunlarına çözüm bulmak için samimi çaba harcayacağız. Kapısı çalınmadık, eli sıkılmadık, kalbine dokunulmadık kimse bırakmama prensibiyle gece gündüz çalışacağız. Unutmayalım 'sizin en hayırlı olanınız insanlara faydalı olanınızdır'. Bizim düsturumuz, yolumuzu aydınlatan fener işte budur."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, il başkanlığının il binasının dört duvarı arasına sıkışıp kalınarak yerine getirilecek bir görev olmadığının altını çizdi.
Belediye başkanlığının sadece günlük rutin takip edilerek yapılacak bir vazife olmadığına dikkati çeken Erdoğan, "AK Parti çatısı altında ülkeye ve millete hizmet mücadelesine girişmiş her bir arkadaşım sahada olmak, milletle iç içe olmak mecburiyetindedir. Burada oluşacak en küçük bir zafiyetin sadece o ilimize ve ilçemize değil, topyekun AK Parti ailesine zarar verdiğini lütfen unutmayın. Siz yol ve dava arkadaşlarımın tamamından sorumluluklarınızı bu hassasiyetle ifa etmenizi beklediğimin altını çizerek vurgulamak istiyorum." diye konuştu.
"Somali'ye yardıma koşarken karşımızda yine CHP zihniyetini bulduk"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin millete ve milletin meselelerine nasıl baktığını, kendilerini "fildişi kulelere" nasıl hapsettiklerini topluma dair her konuda gördüklerini vurguladı.
Muhalefetin, son 22 yılda, birkaç istisna hariç, milletin gerçek gündemiyle aynı hizada bir türlü konumlanamadığını söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Terörle mücadeleden ülkemizin hak ve çıkarlarının savunulmasına kadar milli meselelerin tamamında çok büyük savrulmalar yaşadılar. Biz, PKK'nın Suriye uzantılarıyla mücadele ederken; CHP'li milletvekilleri ellerinde çantalarıyla ülke ülke dolaşıyor, PKK'lı canileri 'çiçek çocuklar' diyerek aklamaya çalışıyordu. Biz, FETÖ'cü alçakların kurumlarına karşı tedbir alırken, CHP'li yöneticiler örgütün paçavraları önünde poz veriyor, destek açıklaması yapıyordu. 30 yılık işgalin ardından Karabağ'ı özgürlüğe kavuşturma mücadelemizde, en sert eleştiriyi yine CHP yönetiminden aldık. Ermenilerin asılsız iddialarını gündeme taşıyanlar yine bunlardı. Libya meselesinde de aynı vahim durumla karşılaştık. 'Türk askerinin Libya'da ne işi var?' korosunun assolisti CHP ve dönemin CHP Genel Başkanıydı. Açlık ve terörle boğuşan Somali'ye yardıma koşarken de karşımızda yine CHP zihniyetini bulduk."
"İktidara muhalefet ayrıdır; Türkiye'nin rakiplerine lojistik destek sağlamak ayrıdır"
Muhalefetin, Türkiye'nin Afrika'daki varlığından rahatsız olan sömürgecilerin tezleriyle kendilerini hedef aldığını, hükümeti eleştirdiğini söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Son olarak geçtiğimiz hafta DEM'li ortaklarıyla beraber Meclis'te Somali tezkeresine 'hayır' dediler. 7 Ekim'den beri Gazze'de devam eden soykırım konusunda 'Hamas'ı şeytanlaştırma' üzerine kurulu nasıl bir dil tutturduklarını hepimiz biliyoruz. Filistin direnişine 'terör yaftası' vurmakta gösterdikleri mahareti, maalesef, İsrail'in vahşi katliamlarına tepki vermekte gösteremediler. Doğu Akdeniz'deki sondaj çalışmalarımızdan Rusya-Ukrayna savaşındaki dengeli tutumumuza kadar her konuda aynı yalpalamalara şahit olduk.
Şimdi benzer bir basiretsizliği Mavi Vatan konusunda görüyoruz. Türkiye'nin çıkarlarını savunmak yerine, bakıyorsunuz, 'masal' diyerek, ülkemizi yayılmacılıkla itham ederek, birilerine göz kırpıyorlar. Milletin verdiği yetkiyi, ülkenin menfaatlerini savunmak için değil; Türkiye karşıtlarına selam çakmak için kullanıyorlar. Bunun adı sorumsuzluktur, şuursuzluktur, gaflettir. Türkiye aleyhine tezleri Meclis kürsüsünden dillendirmek, ne zamandan beri CHP'nin görevi oldu? CHP, milletle ve milletin menfaatleriyle aynı yerde durma erdemini, bir kez olsun sergileyemeyecek mi? CHP'nin, Türkiye ile ve Türkiye'nin çıkarlarıyla alıp veremediği nedir? İktidara muhalefet etmek ayrıdır; Türkiye'nin rakiplerine lojistik destek sağlamak ayrıdır."
CHP'den, her konuda kendileriyle aynı düşüncede, aynı sayfada yer almasını asla beklemediklerini aktaran Erdoğan, "Sadece milli meselelerde, yerli ve milli bir duruş bekliyoruz. CHP yönetimi, böyle konularda dahi katkı sunmayı beceremiyorsa, bari bu tarz talihsiz açıklamalarla ülkemize zarar vermesin. Gölge etmesinler yeter; biz onlardan başka ihsan istemiyoruz. Anavatanımızın ayrılmaz bir parçası olan Mavi Vatan'ımıza sahip çıkma noktasında en küçük bir geri adım atmayacağız. Türkiye'nin ve Kıbrıs Türklerinin hakkını sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz." açıklamasında bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan şu açıklamalarda bulundu;
"Bizim çizgimiz, karakterimiz bellidir. Biz, başına vurunca ekmeği alınan bir ülke değiliz.
Geçtiğimiz yüzyılın en lanetli figürü olan Hitler'i gölgede bırakacak bir barbarlığa imza attılar. Gazze bugün dünyanın en büyük imha kampına dönüşmüştür.
Batılı liderler, görevi uluslararası güvenliği sağlamak olan kuruluşlar bu vahşeti neredeyse 300 gündür sadece uzaktan seyrediyorlar.
Ne başkalarının hakkına el uzatırız, ne birilerine hakkımızı yedirtiriz. Kardeşlerimizi de en zor günlerinde yalnız ve çaresiz bırakmayız.
İsrail'in istilacı politikalarının tüm bölgeyi tehdit ettiğini görmek için daha kaç bin çocuğun ölmesi lazım, bakınız bu gidiş, gidiş değildir.
Hukuk tanımaz İsrail devleti sadece Filistin, Lübnan için değil gelinen noktada artık tüm insanlık için, tüm dünya için tehdittir.
Bölgemizde güvenliğini, saldırganlıkta, katliam ve toprak gaspında arayan yegane ülke İsrail'dir, terör örgütü gibi hareket eden ülke İsrail'dir.
Klavye soytarılarının hadsiz mesajları bizi korkutmaz, bizi ürkütmez, bizi sindirmez, inandığımız yolda yürümekten bizi asla vazgeçirmez.
(İsrail yönetimi) Daha geç olmadan, bu soykırım, bu vahşet, bu barbarlık, insanlığın ittifakıyla artık derhal durdurulmalıdır.
İstedikleri kadar çirkinleşsinler, çukurlaşsınlar, Tayyip Erdoğan'ın hakkı ve hakikati haykırmasına engel olamazlar. Biz kimsenin tehditlerine boyun eğmeyiz.
Paris 2024 Olimpiyat Oyunları'nın açılışında sahnelenen ahlaksızlık, karşı karşıya olduğumuz tehdidin boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi.
Paris'te yapılmak istenen eşrefi mahlukat olan insanı hayvanlardan dahi aşağıya çekme projesidir. Paris'teki rezil sahne, sadece Katolik alemini sadece Hristiyan dünyasını değil, en az onlar kadar bizi de rencide etti.
İlk fırsatta Sayın Papa'yı arayacağım. Hristiyan alemine, tüm Hristiyanlara karşı yapılan ahlaksızlığı paylaşacağım.
Olimpiyatlar, insan tabiatını bozan, aileyi ifsat eden, nesillerin emniyetini ve bekasını tehdit eden sapkınlığa alet edilmiştir.
LGBT sapkınlığını 'özgürlük' olarak lanse edenlerin başörtülü sporculara tahammül edememesi, bunların kafalarındaki özgürlük tarifini de ortaya koymaktadır.
Cinsiyetsizleştirme projelerinin ülkemizde hamiliğini bölücü örgütün siyasi uzantılarının ve CHP'li belediyelerin üstlenmesi gerçekten ibret vericidir.
Milletimizin acil çözüm beklediği başıboş köpek meselesini, hükümet, yerel yönetimler ve hayvanseverler el ele vererek kısa sürede hal yoluna koyacağız."