Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Aşama aşama enflasyonu tek haneli rakamlara düşüreceğiz. Gelecek senenin ortalarından itibaren belirgin bir şekilde enflasyondaki düşüşü hep birlikte göreceğiz." dedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Genel Kurulunda, 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin tümü üzerinde milletvekillerinin soru ve eleştirilerini yanıtladı.
Konuşmasına bir espri ile başlamak istediğini belirten Yılmaz, muhalefetin, 2023 yılı bütçe görüşmelerinde en çok "Bu bütçe elveda bütçesi olacak." dediğini anımsattı.
Geçen yılki bütçenin, kendileri açısından "elveda bütçesi" olmadığına dikkati çeken Yılmaz, "Bu değerlendirmelere en güzel cevabı milletimiz sandıkta demokratik bir şekilde verdi. 'Elveda' değil 'yeniden merhaba' bütçesiyle karşınızdayız." ifadesini kullandı.
Partisinin, kesintisiz şekilde 22. bütçeyi Meclis'e getirdiği için gurur duyduklarını söyleyen Yılmaz, bu durumun siyaseten çok az görüldüğüne işaret etti. Yılmaz, "Siyasi istikrarın en güzel sembolü diye düşünüyorum. Dolayısıyla aziz milletimize yeni bütçe hazırlama yetkisini bizlere verdiği için tekrar şükranlarımı sunuyorum." şeklinde konuştu.
Yılmaz, mayıs ayında gerçekleştirilen seçimlerle birlikte siyasi belirsizliklerin ortadan kalktığını, ülke ekonomisi adına son derece olumlu bir ortamın oluştuğunu ifade ederek, siyasi istikrar olmadan ekonomik istikrar ve sosyal refahın olmayacağını, belirsizliklerin ekonominin düşmanı olduğunu kaydetti.
Özellikle uzun vadeli yatırım yapacaklar için siyasi belirsizliklerin ortadan kalkması gerektiğine dikkati çeken Yılmaz, son seçimlerde milletin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a güvenini bir kez daha yenilediğini, Meclis'te Cumhur İttifakı'na çok net bir çoğunluk verdiğini ve siyasi belirsizlikleri ortadan kaldırdığını anlattı. Yılmaz, "Bu ekonomimiz adına da en sağlam zemindir. Siyasi istikrar ve güven pekişmiştir." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, bunu hemen izleyen günlerde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin de sağladığı imkanlarla hızla hükümetin kurulduğunu, görev dağılımının yapıldığını ve yeni döneme ilişkin çalışmaların başlatıldığını belirterek, "Siyasi belirsizlikleri azalttığımız gibi hazırladığımız Kalkınma Planı, OVP, hükümet planı ve bütçeyle, politika belirsizliklerini de ortadan kaldırdık ve öngörülebilirliği sağladık. Dolayısıyla siyasi belirsizliğin ve politika belirsizliklerinin ortadan kalktığı, öngörülebilirliğin sağlandığı bir ortamda yolumuza devam ediyoruz. Bütçemizi OVP çerçevesinde huzurunuza getirdik. OVP'yi hazırlarken de bütün kesimlerle görüşmeler yaptık. Bütçe katılımcı hazırlandı." ifadelerini kullandı.
"(Bütçemiz bozuldu) şeklinde bir değerlendirmeyi teknik olarak çok doğru bulmuyorum"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, bütçenin temelini teşkil eden OVP'de 4 temel amaç, bunları gerçekleştirmek üzere 3 temel araç belirlediklerini anlattı.
İlk amaçlarının depremin yaralarının sarılması olduğunu belirten Yılmaz, depremin ilk aşamadaki yaralarının sarıldığını, vatandaşın sahipsiz bırakılmadığını ifade etti. Yılmaz, şunları kaydetti:
"104 milyar dolarlık bir yükten bahsediyoruz; bu yıl 762 milyar lira, gelecek yıl 1 trilyon 28 milyar lira, 3-4 yıllık süreçte 3 trilyon liranın üzerinde bir kaynağı depremin yaralarını sarmak ve yeni afetlere karşı riskleri azaltmak için kullanacağız. İşte bunun sonucudur ki bu yıl ve gelecek yıl bütçe açığımız normal seyrinden daha yüksek bir seviyededir. Bu geçici durumu esas alarak 'Bütçemiz bozuldu' şeklinde bir değerlendirmeyi teknik olarak çok doğru bulmuyorum. Bütçede 'yapısal açık' dediğimiz bir şey var; sürekli, her yıl tekrarlanan belli harcama kalemleri başlatırsanız bütçede yapısal bir bozulmaya yol açarsınız. Ama deprem böyle değil, tek seferlik veya birkaç yıllık harcama. Dolayısıyla yapısal bir bozulmaya yol açmıyor, dönemsel bir artışa yol açıyor."
Depremle ilgili harcamaların yatırım niteliğinde olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Sonuçta bütün bu harcamalar ülkemizin, şehirlerimizin direncini arttıran, geleceğe ülkemizi daha iyi hazırlamaya vesile olan, nitelikli harcamalardır. Geçici olarak bütçemizde artış getiriyor olabilirler ama gelecekte çok daha büyük maliyetler ödememize engel olucu nitelikte harcamalardır. Bütün bu yönleriyle deprem harcamalarının geçici etkisini değerlendirmek gerekir." diye konuştu.
"Makroekonomik politikalarımızda güncellemeler yaptık"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, ikinci amaçlarının fiyat istikrarını sağlamak olduğunu ifade ederek, 20 yıllık süreçte Türkiye'nin yıllık ortalama yüzde 5,4 büyürken, dünyanın yüzde 3,6 büyüdüğüne dikkati çekti.
Yılmaz, son 3 yılda dünya bileşik olarak yüzde 7 büyürken Türkiye'nin yüzde 20 büyüme kaydettiğini söyleyerek, "Turizm gelirlerimiz bu yıl 55 milyar dolara çıkıyor, ihracatımız 255 milyar dolarlara gelmiş, sanayi üretimimiz artmış. Reel tarafta gerçekten güçlüyüz. Finansal tarafta enflasyonda bir sorunumuz var, bunu da görüyoruz; vatandaşımızın da yaşadığını görüyoruz. İşte şimdi bunu önceliklendirmiş durumdayız. Reel ekonomideki bu başarılarımızla birlikte fiyat istikrarını da sağlamaya dönük ekonomik, makroekonomik politikalarımızda güncellemeler yaptık." değerlendirmesinde bulundu.
Bazı milletvekillerinin bu politikalara yönelik eleştirilerde bulunduğunu aktaran Yılmaz, AK Parti'nin, Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin temel ilke ve değerlerinin değişmediğini ancak dönemine göre politika ve araçlarının güncellendiğini ifade etti. Yılmaz, bunu geçmişte ve bugün yaptıklarını, gelecekte de yapacaklarını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'nin şartlarına bakarak o günün ihtiyacına göre politikalarımızı elbette güncelleyeceğiz. Bizi statik, değişmeyen, hiçbir şeye dokunmayan bir parti olarak görüyorsanız çok yanılıyorsunuz. AK Parti, değişimci bir partidir, yeri geldiğinde reformlar yapan, politikalarını güncelleyen bir partidir. Ama bir taraftan da temel değerleri, temel doğrultusu, temel hedefleri, temel istikameti değişmez. Asıl olan bu ikisini bir arada sürdürmektir. Bunu ekonomide yaptığımız gibi güvenlik politikalarımızda, sosyal politikalarımızda, başka alanlarda da yapıyoruz. Eski arkadaşlarımız ile yeni arkadaşlarımızı karşı karşıya getirme çabalarınız da beyhude bir çabadır, bu çabaya hiç girmeyin."
"Bir anda enflasyonu düşürelim' deseniz..."
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, enflasyonla mücadeleyi kararlı bir şekilde sürdürdüklerini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Niye bir anda enflasyonu düşürmüyorsunuz?' gibi bir soru gelebilir akla. Birçok dengeyi eş zamanlı olarak düşünmek zorundayız. Enflasyonu düşürürken büyümeyi, istihdamı, sosyal dengeleri, ihtiyaç içinde olan geniş kitlelerin taleplerini göz ardı edemeyiz. Bütün bu dengeler çerçevesinde enflasyonla mücadele ediyoruz. 'Bir anda enflasyonu düşürelim' deseniz, ne büyüme kalır ortada ne sosyal ne çevresel denge kalır. Aşama aşama enflasyonu tek haneli rakamlara düşüreceğiz. Gelecek senenin ortalarından itibaren belirgin bir şekilde enflasyondaki düşüşü hep birlikte göreceğiz."
Mevsimsel koşullar aleyhte olduğu halde enflasyon oranının yüzde 3'leri biraz aştığına dikkati çeken Yılmaz, "Bu, izlediğimiz politikaların etkilerini görmeye başladığımızı gösteriyor. Aylık bazda etkilerini görüyoruz; yıllık bazda etkilerini de 2024'ün ortasından itibaren göreceğiz. Bunda da 'baz etkisi' dediğimiz bir şey var. Bu yaz yaşadığımız o yüksek enflasyonu bir yıl boyunca enflasyon hesaplarında taşımak durumundayız. Ama gelecek yıl yaz döneminden itibaren o hesaplardan çıkmış olacak. Yeni politikalarımızın etkisi daha net bir şekilde görülmüş olacak." dedi.
Enflasyonda 2024'ün yarısından itibaren başlayacak düşüşün, 2025'te yüzde 15'ler civarında olacağını ve 2026'da da yeniden tek haneli rakamlara ulaşılacağını kaydeden Yılmaz, orta vadede enflasyonu da faizleri de tek haneli rakamlara düşüreceklerini anlattı.
"Yatırım, üretim, ihracat ağırlıklı bir büyümeye doğru yöneliyoruz"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, üçüncü amaçlarının büyüme ve istihdam olduğunu belirterek, büyümenin kompozisyonunu değiştirdiklerini anlattı. Büyümeyle enflasyonla mücadelenin aynı anda nasıl olacağının sorulduğunu aktaran Yılmaz, bunun, sadece Türkiye'nin değil tüm dünyanın meselesi olduğuna işaret etti. Yılmaz, "Bizim büyüme hızımız 5,4 gibi bir ortalamaya sahip. Bir miktar bunun altında büyüyeceğiz. İstikrar adına bu fedakarlığı yapacağız. Ama bir taraftan da büyümenin kompozisyonunu değiştiriyoruz. Tüketim ağırlıklı bir büyümeden yatırım, üretim, ihracat ağırlıklı bir büyümeye doğru yöneliyoruz." diye konuştu.
İstihdamı çok önemli gördüklerini dile getiren Yılmaz, istihdamın, sadece ekonomik değil sosyal açıdan da çok kıymetli olduğunu söyledi.
Yılmaz, bir taraftan tüketimde daha ılımlı bir seyir izlerken, diğer taraftan nitelikli yatırımları, istihdamı, üretimi, ihracatı desteklemeye devam edeceklerini bildirdi.
Cevdet Yılmaz, dördüncü amaçlarının kalıcı sosyal refah olduğunu kaydederek, enflasyonu düşürmeden, büyümeyi sürdürülebilir kılmadan kalıcı sosyal refahın sağlanamayacağını vurguladı. Yılmaz, kalıcı sosyal refahın zemininin, siyasi ve ekonomik istikrar, büyüyen ekonomi ve bütçe, oradan da sosyal kesimlere sosyal adalet ilkesi çerçevesinde sağlanan destekler olduğunu anlattı.
Bütün bu amaçlara ulaşmak için üç politika alanı bulunduğunu, bunların para politikaları, maliye politikaları ve yapısal reformlar olduğunu ifade eden Yılmaz, her üçünde de detaylı şekilde izleyecekleri yol haritasını paylaştıklarını ve birer birer hayata geçireceklerini söyledi.
Yılmaz, "İnşallah Türkiye Yüzyılı'nda adım adım daha ileriye gideceğiz. İstikrar içinde büyüyeceğiz, teknolojik seviyemizi yükselteceğiz, kurumlarımızı daha etkili ve verimli işler hale getireceğiz. Gençlerimiz için, insanımız için çok daha güzel, iyi bir geleceği hep birlikte hazırlayacağız." ifadelerini kullandı.
Perspektiflerinin 2053 olduğunu dile getiren Yılmaz, "Doğrusu ben burada uzun vadeli bir perspektifle ilgili daha farklı şeyler de duymak isterdim. Keşke bizi eleştirmek için kullandığınız vaktin bir kısmında, tabii ki eleştireceksiniz, ne düşünüyorsunuz onları paylaşsaydınız." diye konuştu.
"Adaletli bir dünyanın temel taşlarından biri olacağız"
Cevdet Yılmaz, Türkiye Yüzyılı'nın her bakımdan inşa edileceğini ve Türkiye'nin, dünyada çok daha güçlü bir ülke haline geleceğini belirterek, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin güçlenmesi daha adil bir dünyanın da oluşumuna çok büyük bir katkı sunacaktır. Bugün Gazze'de bu zulümlere sessiz kalanlar, bu zulümleri işleyenler kimlerse Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarken bizim mücadele ettiğimiz güçler de aynı güçlerdir. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti o dönem mazlum milletlere nasıl örnek olduysa, ilham verdiyse, bu emperyalist güçlere karşı mücadelesiyle 'başarabiliriz' hissiyatını nasıl oluşturduysa, bugün de güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti olarak Türkiye Yüzyılı'nda sağlayacağımız ilerlemelerle yine mazlumların umudu, adaletli bir dünyanın temel taşlarından biri olacağız."
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Kıbrıs Barış Harekatı'nı anımsatarak, "Kıbrıs'a o gün o müdahaleler yapılmamış olsa, Barış Harekatı olmasa belki bugün Gazze'de gördüğümüz manzaraları Kıbrıs'ta görmüş olacaktık. Çünkü aynı hadiseler; birbiriyle nitelik olarak çok farklı hadiseler değil. Bu vesileyle rahmetli Ecevit ve Erbakan'ı da anıyorum." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin 10 yılda büyük güvenlik riskleriyle uğraştığını belirten Yılmaz, "Bunun altını çizmek isterim. Ekonomiyle ilgili değerlendirmeler yaparken bunu da gözden uzak tutamayız. Bir taraftan etrafımızda jeopolitik riskler, aşağıda Suriye, Irak, yıllardır ambargolarla karşı karşıya olan İran, Kafkaslar'daki çatışmalar, ihtilaflar... Yetmezmiş gibi kuzeyimizde Ukrayna-Rusya savaşı, Balkanlar'daki, Doğu Akdeniz'deki sorunlar. Tüm bunların içinde Türkiye gerçekten istikrar adası." diye konuştu.
Cevdet Yılmaz, Türkiye'nin 10 yıldır terör örgütleriyle eş zamanlı bir şekilde mücadele ettiğini vurgulayarak, bu mücadelede Türkiye'nin büyük başarı sağladığını, tehditlerin azaltıldığını dile getirdi.
Bu mücadele ortamında ekonomik başarılar sağlandığını ve ilerlemeler kaydedildiğini anlatan Yılmaz, yatırımlara da devam ettiklerini söyledi.
Kamu yatırımlarına dair bilgi veren Yılmaz, "2002-2022 dönemini söylüyorum. Kamu olarak devlet yatırımlarında 608 milyar dolarlık yatırım yapmışız. Bir önceki 20 yılda ne kadar yapılmış diye baktığımızda yine dolar bazında 194 milyar dolar. Yani bizden önceki 20 yılda 194 milyar dolar kamu yatırımı yapılmış, bizim dönemimizde 608 milyar dolar kamu yatırımı yapılmış. İstikrarlı, kapsayıcı, insan odaklı bir büyüme anlayışıyla buna devam edeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle yolumuza devam ediyoruz"
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle ilgili itirazları bulunanlar olduğunu dile getiren Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bütçe hazırlıkları yaparken arkadaşlarımız bana bir iki sayfa sistemin avantajlarını anlatan bir metin getirmişlerdi, taslak konuşma metni. Ben dedim ki 'bunu çıkarın çünkü artık bu tartışma kalmadı. Bu kadar seçimden sonra, milletin onayından sonra herhalde muhalefet artık bunu dile getirmez' dedim. Ama görüyorum ki Genel Kurul'da da hala Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni tartışmaya devam ediyor muhalefet. Milletimiz referandumla bu sisteme 'evet' dedi. Yapılan mükerrer seçimlerde muhalefet çok açık bir şekilde olayı bir referanduma dönüştürmeye çalıştığı halde bu sisteme 'evet' dedi milletimiz ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle yolumuza devam ediyoruz. Siz başka bir sistemi savunabilirsiniz. Ona da bir itirazımız yok."
Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin siyasi istikrarı, etkili ve hızlı karar almayı ve müdahale etmeyi sağladığını belirterek, salgın, jeopolitik gelişmeler, ekonomik darboğazlar konusunda sistemin test edildiğini ve başarılı olunduğunu ifade etti.
Dünyadan kaynaklanan, Türkiye'den kaynaklanmayan bazı olumsuzlukları Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin sonuncuymuş gibi yansıtarak, bir algı oluşturulmaya çalışıldığını vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Bu, doğru değil. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi tam aksine, bu krizlerle daha etkili, daha güçlü mücadele etmemizi sağlamış ve salgının yönetilmesinde de ekonomik yönetimde de jeopolitik risklerin yönetiminde de terörle mücadelede de her bakımdan ülkemize avantajlar sağlamıştır. Karabağ'da, Libya'da, Akdeniz'de sonuç aldıysak, 3 terör örgütüyle güçlü bir şekilde mücadele etmeyi başardıysak, ekonomik performansımızı dünyanın üzerinde tutabildiysek, salgın döneminde üretimi en az etkilenen ülkelerden biri olabildiysek işte bütün bunları Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne borçluyuz. Sonuçta kul yapısı bütün sistemler. Geliştirilemez mi, iyileştirilemez mi, daha iyiye götürülemez mi? Elbette olabilir. Yaşadığımız tecrübeler ışığında, eksik gördüğünüz bir husus varsa yeni anayasa tartışmalarıyla, başka tartışmalarla elbette her şey tartışılabilir, iyileştirmeye dönük adımlar her zaman bütün sistemlerde atılabilir ama sistemimiz doğru bir sistem, etkili bir sistem ve sonuç üretmiş bir sistem. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni devam ettiriyoruz ve devam ettireceğiz."
Cumhurbaşkanı Yardımcılığı yorumlarına cevap
Cumhurbaşkanı Yardımcılığına dair yorumlar yapıldığını da dile getiren Yılmaz, "Espriyle karışık bir şeyler söyleyeyim. Şimdi, siz kazansaydınız bu seçimde, burada hangi cumhurbaşkanı yardımcısı gelip bütçeyi sunacaktı bilmiyorum. Acaba hükümete ayrılan süre uzun pazarlıklarla vakit bölüşülerek 7 Cumhurbaşkanı Yardımcısı gelip onlar mı anlatacaktı bütçeyi bilmiyorum." görüşünü paylaştı.
Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'nin, seçilmiş Cumhurbaşkanı tarafından atanan, siyasetin göbeğinde bir kurum olduğunu ve siyasetten uzak olamayacağını ifade ederek, kabineyi siyasetten bağımsız, bürokrat gibi görmenin ise çok yanlış bir yaklaşım olduğunu vurguladı.
Eskiden de bakanların atandığını, hiçbir zaman seçilmediğini anlatan Yılmaz, "Dolayısıyla bu sistemde de seçilmiş Cumhurbaşkanımız, meşruiyetini halktan alan, milli iradeden alan Cumhurbaşkanımız bizleri seçti, görev verdi. Biz de seçimde halka verilen sözler neyse Cumhur İttifakı olarak, AK Parti olarak, hükümetimiz olarak o sözleri yerine getirmek için gece gündüz çalışıyoruz." sözlerini sarf etti.
Belediyelerde Recep Tayyip Erdoğan örneğini verdi
Yerel yönetimler konusunda, AK Parti döneminde hiçbir zaman ayrımcı bir uygulama olmadığını aktaran Yılmaz, "Merkezi idareden şikayet ederek beceriksizliklerini, başarısızlıklarını örtmeye çalışanlara da hiç kimse prim vermesin, kusura bakmayın." ifadesini kullandı.
Yılmaz, bir belediye başkanı örneği vereceğini belirterek, şöyle devam etti:
"90'lı yıllarda bir belediye başkanı vardı. Bu belediye başkanının partisi ile o dönemki merkezi idare aynı partiden değillerdi. İstanbul gibi bir ilde belediye başkanıydı. Devasa problemleri vardı bu ilin, çöp probleminden su problemine, yol problemine devasa problemleri vardı İstanbul'un ve bu belediye başkanı merkezi idare her türlü engeli çıkardığı halde kaynaklarını verimli kullanarak bütün bu problemleri birer birer çözdü. O belediye başkanının adı Recep Tayyip Erdoğan. At binenin, kılıç kuşananın. Kaynaklarınızı, tahsis edilen kaynakları verimli kullanırsanız başarılı olursunuz. Bu her partiden olabilir, yanlış anlamayın. Her partiden, bir belediye başkanı kaynaklarını verimli, etkili, doğru yerlere kullanırsa reklama, şana, şöhrete değil hizmete kullanırsa başarılı olur, başka amaçlara kullanırsa başarılı olamaz. Halkı ve çalışanlarını motive ederse başarılı olur, bunun örneklerini tarihimizde gördük, hiç kimse başka bir bahane üretmesin, kusura bakmasın, başarılı olan oluyor."
Başarısızlıklara bahane üretilmemesini, tahsis edilen kaynakların etkili ve verimli kullanılmasını isteyen Yılmaz, kaynaklar verimli kullanılırsa başka bir şeye ihtiyaç olmayacağını belirtti.
"Kadınları her alanda daha güçlü göreceğiz"
Kadınların eğitimine önem verdiklerine dikkati çeken Yılmaz, "Haydi kızlar okula" kampanyasıyla özellikle dar gelirli ailelerin kızlarını okula gönderdiğini ve kız çocuklarının okullaşma oranının çok yüksek düzeylere çıkarıldığını vurguladı. Yılmaz, "Göreceksiniz 10 yıl sonra, 20 yıl sonra isteseniz de istemeseniz de kadınlar toplumun hayatında çok daha güçlü bir şekilde yerini alacak. Ekonomide, eğitimde, sosyokültürel alanda, her alanda daha güçlü göreceğiz." dedi.
Kadının siyasete ve bürokrasiye katılımında da belli bir mesafenin alındığına, ancak henüz arzu edilen seviyede bulunulmadığına işaret eden Yılmaz, "AK Parti'den önce yanlış hatırlamıyorsam yüzde 4'ler civarındaydı Meclisimizde kadın vekil sayısının toplam vekillere oranı, bugün geldiğimiz noktada yüzde 20'lere yaklaşmış durumdayız. AK Parti olarak da 2. partiyiz bildiğim kadarıyla, ana muhalefet partisinden daha iyi ortalamamız, onu söyleyeyim." diye konuştu.
Yılmaz, başörtüsünün, kadınların eğitime, ekonomiye, siyasi hayata katılmasında bir engel olarak kullanıldığını ve ayrımcılık yapıldığını anımsatarak, "Şimdi, çok özgürlükçü, demokratik konuşmalar duyduk; çok da sevindik tabii bu konuşmalara ama aynı konuşmaları yapan arkadaşlarımızın daha önceki dönemlerde Anayasa Mahkemelerine bu düzenlemeleri iptal ettirmek için gittiklerini de herhalde unutmayacağız, toplum da unutmayacak." dedi.
Dolayısıyla, kadın-erkek fırsat eşitliğine dayalı bütçeleme konusunda da çalışmalar yaptıklarını bildiren Yılmaz, kadınlardan yana politikaların anketlerde ve seçimlerde de görüldüğünü aktardı.
Sanayi konusunda da eleştiriler yapıldığını dile getiren Yılmaz, her dönemin şartları içinde politikalara bakmak gerektiğini belirtti.
"CHP'den bazı arkadaşlarımız, devlet sanayiye yatırım yapmazsa sanayiye yatırım yapılmıyor zannediyorlar, böyle bir şey yok" diyen Yılmaz, özel sektörün giremeyeceği, çok uzun vadeli bakış açısıyla yapılması gereken işler olduğunda devletin yapabileceğine dikkati çekti.
Yılmaz, özel sektörün ve halkın yapabildiği yerlerde, devletin girmeyebileceğine işaret ederek, "İşin özü sanayi üretimimiz büyüyor ama bunu biz devlet eliyle değil organize sanayi bölgeleriyle, teknokentlerle, serbest alanlarla, birçok yöremizdeki ekonomik büyümeyle sağlıyoruz ve böyle de devam edeceğiz." açıklamasında bulundu.
Faiz artışlarının vergi gelirleri ve bütçe içindeki oranlarına değinen Yılmaz, "Faiz giderlerinin Gayrı Safi Yurt İçi Hasıla içindeki oranına baktığımızda 2002 yılında bu oran 14,3 idi. 2022'de bunu 2,1'e kadar düşürmüşüz. Faiz giderlerinin bütçe içindeki payı 2002'de yüzde 43,2 iken son dönemlerde bu oranın yüzde 12'ler seviyesinde olduğunu görüyoruz. Bir taraftan depremin yaralarını saracaksınız, bir taraftan sosyal ve refah artışını destekleyeceksiniz, bir taraftan yatırımlar yapacaksınız, bir taraftan güvenliği ve huzuru sağlamak için bir takım harcamalar yapacaksınız; bunlarla birlikte düşünmek zorundayız." diye konuştu.
Vergi gelirleri içinde faizin payına işaret eden Yılmaz, 2002 yılında 100 liralık verginin 86 lirasının faize gittiğini, bu oranın 2022'de yüzde 13,2'ye düştüğünü vurguladı.
Bütçe içindeki sosyal harcamalar ile istihdam desteğinin oransal olarak düştüğüne ilişkin eleştirileri anımsatan Yılmaz, deprem ve EYT ile ilgili harcamaların devreye girdiğini, bütçeden bu harcamalara belli bir pay ayrıldığını söyledi.
"Bu yıl milli gelirimizde dolar bazında artış olacak"
Dış borcun milli gelire oranına ilişkin değerlendirmeler yapan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin dışarıya borcu 2023 yılı Haziran ayı itibarıyla 457,8 milyar dolara ulaşmış durumda, yani nominal olarak bir miktar artmış görünüyor. Ama bu rakamlara milli gelirle bakmanız lazım. Türkiye brüt dış borç stokunun Gayrisafi Milli Hasılaya oranına bakıldığında 2022 yılı sonu itibarıyla milli gelirimizin yüzde 50,6'sına denk geliyor. 2023 yılı Haziran ayı itibarıyla bu oran yüzde 46,5'e gerilemiş durumda. Ayrıca bu yıl milli gelirimizde dolar bazında çok ciddi bir artış olacak. Son 12 aya doğru geriye gittiğimizde 1 trilyon 70 milyarı aşmış durumdayız.
İlk defa Türkiye bu yıl 1 trilyon dolar sınırını aşıyor ve son büyüme rakamları bize şunu gösteriyor, kurdaki gelişmelere baktığımızda, bu yılki milli gelirimizi 1,1 trilyon liraya yakın kapatacağız gibi görünüyor. Bu da kişi başına gelirimizi 12 bin 500 doların üstüne çıkaracak bir rakam. İnşallah orta vadede 13 bin 800 olan eşik değerini aşıp yüksek gelirli ülkeler ligine de geçeceğiz. 2026 yılı itibarıyla 1,3 trilyon dolarlık milli gelir, 15 bin dolar da kişi başına gelir hedefliyoruz. Bu da Türkiye'yi yeni bir lige taşımış olacak."
Yılmaz, "Vatandaşı eziyorsunuz, çok büyük vergi yükü var" gibi eleştiriler yapıldığını hatırlatarak, bu eleştirilere de cevap verdi. OECD rakamlarını aktaran Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"OECD'nin 2022 verilerine göre, toplam vergi yükü sıralamasında ülkemiz yüzde 20,8 oranıyla 38 OECD ülkesi arasında en düşük vergi yüküne sahip 3. ülke konumundadır. Unutmayalım ki bugün 20,8 olan vergi yükü 2002 yılında yüzde 23,8 idi. 20 yılda biz vergi yükünü artırmadık, tam aksine azalttık. Kurumlar ve gelir vergilerinde indirimler yaptık.
Vergiyi tabana yaymak da dar gelirliden vergi almak demek değil. Vergiyi tabana yaymak, vergi vermeyenden vergi almak demek. 'Aşağıdakilerden vergi alalım, yukarıdakilerden almayalım' şeklinde bir anlayışımız yok. Ayrıca son yıllarda çok sayıda düzenlemeler yaptık. Asgari Ücreti vergi dışı bıraktık. Sadece bu adım 600 milyar liralık bir vergi gelirinden vazgeçmek demek. Esnaf muafiyetinin kapsamını genişlettik. 900 bin civarında esnafımız bundan faydalanmış oldu. Basit usul mükellefe kazanç istisnası getirdik. Yeni iş kuran gençlerimize vergisel teşvikler getirdik, işlem maliyetlerini azalttık. Yine, vergiye uyumlu mükellefe, yıllardır vergisini düzenli ödeyen mükellefe de bazı teşvikler getirdik. Aynı zamanda geniş kitlelerin kullandığı ürünlerde KDV indirimleri yaptık."
"Vergide önemli reformlar yapacağız"
Cevdet Yılmaz, dolaylı vergileri ayarlarken gelir dağılımını düşünerek hareket ettiklerini bunun için de gıda ürünleri gibi geniş kitleleri ilgilendiren kalemlerde KDV'yi çok daha düşük tuttuklarını belirtti.
Vergi de önümüzdeki dönemde önemli reformlar yapacaklarını bildiren Yılmaz, "Vergi tabanını genişleterek dolaysız vergilerin payını artıracağız. Bu, toplam vergilerin artacağı anlamına gelmiyor. Toplam vergiler içinde dolaysız vergilerin payını yükselteceğiz. Vergilemede basitlik sağlayacağız. Etkin olmayan istisnaları kaldıracağız. Döviz kazandırıcı faaliyetleri destekleyeceğiz. Vergi güvenliğini artıracağız." ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı harcamalarına ilişkin eleştirileri aktaran Yılmaz, "Cumhurbaşkanlığı bütçesi sadece Cumhurbaşkanlığının idari harcamalarının yapıldığı bir bütçe değil. Cumhurbaşkanlığı bütçesinde yer alan mal ve hizmet alım giderlerinin yaklaşık yüzde 63'ü barışı destekleme giderleri olarak ilgili bakanlık ve kuruluşlara aktarılmaktadır. Doğrudan Cumhurbaşkanlığı kullanmıyor bu kaynakları, barışı destekleme misyonları çerçevesinde güvenlik güçlerimize bu kaynakları aktarıyoruz. Ayrıca, Beştepe Külliyesi'nde Kongre ve Kültür Merkezi ile Millet Kütüphanesi'nin harcamalarını da Cumhurbaşkanlığı bütçesinden yapıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.